23 Mayıs 2009 Cumartesi

deneysel yazı:)

Günlerdir sanal aleme küsmüş, hayatı daha çok gözlemle sürdürmüştüm:) ama hazin son yine başlıyor finallerim:) İlk iki finalimin kamera ve kurgu olması biraz içimi rahatlattı neyse ki...
Sokak kızı hayatım atraksiyonlarla ve değişimle son buldu. Kendi kendime laf sokar oldum artık. Ev arkadaşlarımı haftalardır göremediğimi farkettim:) bu yüzden dün geceyi onlara ayırdım. Kağıt oynayıp içtik, final hazırlığı tabi:) Kronik uykusuzluk sebebiyle yine uyuduktan 3 saat sonra uyandım. Simpsons'ın bitmesiyle bari yazı yazıyım dedim fakat pek olmadı.
İnsan mutsuz, huzursuz ve duygulu olduğu zamanlar yazıyormuş demek bunu anladım. İçinde eğer yaran varsa kabuklarını dökmek istiyorsun, belki de bu yüzden yazıyoruz... Tespitlerim yersiz de olabilir, bilemedim. Yazmak istedim ama olmuyor aklımda birşey yok ki...Sanırım beynim alkol yüzünden sulandı yada uyuştu.İngilizce hocamızın bedduası da tutmmuş olabilir. Adam devamsızlık yüzünden sınav notlarımızı kırmış, odasına gidip konuşmak istediğimizde de benim IQm 180 2 doktoram var sizinle konuşamam dedi:) Aptallaştım... Zaten mevsimsel migrenim de var. Bu havalar da ölürüm heralde ben en çok alkol tükettiğim ve ilaç aldığım dönem bu çünkü. Tatile ihtiyacım var fakat vaktim yok. Okula gitmediğim 3 haftanın tamamını babamın yanında huzurla yazlıkta geçirseydim keşke diye de iç geçirmiyor da değilim. 4 gün izmir kesmedi beni... Öncesinde istanbul o kadar yormuştu ki; bastı dersem mecazdan çıkar, gerçeklik payı yüksek çünkü bastığının:)Bu dönemde başıma tuhaf şeyler de geldi tabi. Özellikle İzmir'den dönüşümde ki 2. şoför tez konusu olabilecek içselliğe sahip. Ben inerken kurduğu cümle karakter özeti gibi zaten. Bavulunu oraa goydum gülüm laph toph gırılmasın dei:)
Şuan cnbc-e de bir çizgi film var adamın yok etme çipi var. Olsa ne güzel olur değil mi istediğimizde kendimizi, istediğimizde bizi rahatsız edenleri yok etme çipimizle ortadan kaldırsak:)
yazı deneysel sinema gibi oldu biryerde ne kadar çok şey aktarabilirim/aktaramam.

17 Mayıs 2009 Pazar

dokunuş

Ellerim
Perdelerini açıyor varlığının
Bir başka çıplaklıkla giydiriyor seni
Gövdelerini soyuyor gövdenin
Ellerim
Bir başka gövde yaratıyor gövdene

Octavio PAZ

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Ayna, ayna hadi söyle benden daha arsızı var mı?

Neden iyi adamlar kendini kötü tanıtmaya çalışıp hayvanlaşır ki? Hep hayatımda tanıdığım en iyi erkekler; kız kötü adam sever psikolojisiyle olsa gerek kendini farklı göstermeye çalıştı. Neden bunu yaparsın ki? Yalan; kızlar kötü adam sevmez sadece çok iyi adamlara tahammül edemez, kıvamında olmalı herkes:) Ben hep aldatırım, çok çapkınım aslında, fazla insan sevmem değer vermem ben vs... Amaç ne ki? Titre bi kendine gel. Kızlar da çapkın, onlar da asi, hırslı, kıskanç, aldatır ama bunu anlatma gereği duymuyorlar sanırım...Erkekler de öyle olsa keşke:) Sıfatını kabullen, yaradılışını benimse, kötü olmaya çalışma olduğun gibi ol... Kız milleti zaten öle hayvansever yaradılışlı, çocuk da sever ama bunun bilincine varmalı herkes...
Namusu bacak arasında arayan grup da değil bunlar apayrı özgüven eksikliği olan adamlar, mış gibi yapmaktan keyif alırlar...Kıza aşık olup, olmamış gibi yaparlar ki kız ondan uzaklaşmasın... Ah bu erkekler kendini zeki zannedip de en kolay kandırılabilenler... Rap kıvamında oldu bu yazı bende şaşırdım kendime:) Örnekleri o kadar çok ki bunların benim hayatımda, isteğim kısa cümlelerle anlatmak sadece... Manga'nın yeni albümüne bayıldım. Özellikle "Dünyanın sonuna doğmuşum" bana fazlasıyla hitap etti... Ne kadar malın arasında yaşadığımızı hatırlattı.
Sıdıka dizisini izleyip hayatta bir kaygım derdim kalmasın öyle mal gibi bakayım düşünmeyeyim istiyorum hiçbirşeyi...

15 Mayıs 2009 Cuma

rüya

Bir rüya gördüm, sen vardın yanımda herşey çok güzeldi...
Gerçek oldu o rüya ama çok kısa sürdü, yitimimiz çok çabuk oldu.Şimdi binlerce hata yapıyorum, başka tenleri seviyorum...Unuttum dediğimde tam yeniden en çirkin yüzünle karşıma çıkıyorsun. Çocuklaşıyorsun, saçmalıyorsun, basitleşiyorsun...Benim unutmamama neden olmuyorsun. Ben teselliyi başka kollarda arıyorum, küçüklüğümde olduğu gibi, başka adamları seviyor gibi yapıyorum.Biraz özgür olmak tek istediğim, içimden çıkmanı sağlamak... Yapamıyorum... Sen yapamamam için elinden geleni yapıyorsun. Alkol yine sevgilim oluyor, damarlarımdaki tek sıvı oluyor...Geceleri yalnız uyuyamıyorum. Ben rüyalarımdan güzel uyanmak istiyorum, seni güzel hatırlamak istiyorum. Rüyalarda yaşananlar güzel hatıralar olsun, mutlu olalım istiyorum. Sırf bu yüzden kendimce pollyannacılık oynuyorum...Pembe olsun biraz hayat, aptal ama mutlu olayım. Kimse kim olduğumu bilmesin, öylesine gizemsiz, saçma sapan ama az da olsa mutlu...

"Rüya, bütün çektiğimiz.
Rüya kahrım, rüya zindan.
Nasıl da yılları buldu,
Bir mısra boyu maceram... "
Ahmed ARİF

11 Mayıs 2009 Pazartesi

yeter tenimi acıtmayın...

''...sizce ''fedakarlik'' nedir?
aslında fedakarlık başkalarına işkence etmek için kullanılan kirli bir alettir. üstelik de onurlandırılan, bazen kullanılması için teşvik edilen bir alet. kendi mutluluğunuz için yapmadığınız her hareket sizi başkalarına işkence etmeye bir adım daha götürecektir. fedakarlık yapanlar aslında sevgi dolu insanlar değil, tam tersi kendine acıyan insanlardır ve çok tehlikelidirler.
yaptığınız her şeyi kendiniz için yapın, keyif aldığınız şeyleri yapın, mutlu olun, tatmin olun. o zaman göreceksiniz ki sizin bu doymuşluğunuz çevrenize ulaşacaktır. bunun adı da fedakarlık olmayacaktır. mutluluk da mutsuzluk gibi bulaşıcıdır. kimseyi kendinize borçlu bırakmazsınız, kimseden teşekkür beklemezsiniz, çünkü siz doğal olarak mutluluğunuzu paylaşmışsınızdır.
eğer işin içine bir şeyler adına hareket etmek girdiyse yandınız demektir. sevgi adına bile olsa bu hareket görev, hizmet, karşılık beklemek gibi bir sürü ekle çoğalacak ve sonunda siz şiddetle dolu olarak, hem de ben her şeyi senin için yaptım kandırmacasında karşınızdakini suçlayacaksınız.
kendiniz olun ve hiç kimse ve hiçbir şey için bundan vazgeçmeyin.sizden fedakarlık bekleyenleri reddedin ve sizde kimse için fedakarlık yapmayın.eğer işkenceci olmak istemiyorsanız, fedakarlık sözcüğünden vazgeçin.''

“Bedeni bir bütün olarak tanımak ve ona iyi bakmak zorundasın. Ruh ve bedeni birbirinden ayrı düşünmek, sadece içsel parçalanman artırır.”

“Var olabilmek, kadın olabilmek ya da erkek olabilmek için, önce ayaklarının gerçeğin üstüne basması gerekir. Ayaklar gerçeğin üstünde ilerlemiyorsa zaten yol da yok demektir.”

“Kadın olarak var olabilmek öylesine kıymetli bir varoluş, bunu yaşamanın mutluluğunu anlatabilmek çok zor, böyle bir mutluluğu yaşadığın zaman, başka kadınların da varolabilmeleri, senin için kaçınılmaz bir arzu oluyor...”

10 Mayıs 2009 Pazar

çıksanıza

Çıksanıza, bence çok tatlı çocuk hem senden de hoşlanıyor niye böyle yapıyorsun? Senden çok hoşlanıyor bi denesen? ne saçma sapan ne gereksiz cümlelerdir bunlar. Sanane ya ben birini istersem ararsam vs bulurum sana neden dert oluyor ki bu? Bekar arkadaşı olan herkes için geçerli aslında az çok bu isyan. Neden bekarlara sevgili bulunmaya çalışılır. Bir kitle neden bunu kendine görev edinir? Ne kadar ahmakça bir düşünce grubudur bunlar. Sevgili, ilişki istememenin nesi gariptir? İnsan yalnız da yapabilir, huzurlu olabilir. Şimdiden evlenceğim insanı bildiğim için belki de ilişki beklentisinde olmamam. İnsanlar neden ilişkisiz yaşayamaz ki?Bekarken hepsi ilişkideyken biri senin değil midir:) Ah bu aşksız yapamam grubu beni bayıyor... Git kendi hayatınla ilgilen, sadece bekarlar da mutlu yaşar bunu bilmen yeter sana o kadar algı yeteneğin varsa:) Ben zaten evlilik ilişki karşıtıyım yıllardır, bunlar beni iyice soğutuyor inat kişiliğimden dolayı. Özgürlük, biraz hiç değilse özel hayatta özgürlük istiyorum. Bugün özel hayat yerine politika ve sanat konuştum mesela ben bunları konuşma taraftarıyım sevgili konuşmaktansa:) Karşımdaki insan akıllı olsun bana cevap verebilsin ama küfürle yada benzeri saçmalıklarla değildi mantıklı çözüm yolları bularak. Abeci olmasın:) Bırak herkes istediği, yaşayabildiği hayatı yaşasın. Herkes kendi yoluna baksın.( agresif içerik alkolle birleşince ortaya böyle birşey)

8 Mayıs 2009 Cuma

bira hamallık

Bira içmek hep hamallık gelirdi bana taşıyıcı olmak istemezdim hiç. Ta ki bugüne kadar hem kafam güzel olsun hem uykum gelsin huzurla uyuyım istedim. Bu yüzden de alkollerin en hafifi ve dingini olan birayı seçmeme neden oldu. Sevdiğim ev ortamı mekan black&white'ı seçtim:) Sonrasında birkaç resim gördüm öyle hissizce baktım... Mutluydum diğerleri için nitrdüm kendim için, yeniden evde içmeye başladım net başında bir yandan da film keyfi yaparken. Seçtiğim film yanlıştı ama "Milk" öyle yabana atılacak birşey yaparken seyredilecek kadar değersiz değildi...Filme haksızlık ettim ama elimden gelen başka birşey yoktu. De'leri da'ları ayırmamak içtenlikle dürüstçe imkansız, sınırsız ahlaksızca yazmak istedim. Kendime mi sana mı duydğum saygıdan bilemedim ama yine de yapamadım...
Mutluluklar diledim içimden sadece O'na başka birşey geçmedi değil içimden ama yapamadım...
Bana yakıştıramadım, bu kadar konuştuktan, kötüledikten çirkinleştirdikten sonra yapamadım...
Mutlu oldum senin adına, üzülmedim diğerleri gibi...
Sadece hüzünlendim içten neden, nasıl sorularının cevabını aradıkça:)
Yalan oldum, arsız oldum belki sana göre...
Ama istemedim seni artık, severken başkasını gerçekten sadece mutlu ol istedim...
Riyakarlık yapmadan, huzurluydu artık içim senin için:)
Ezik oldum, ister oldum vs ama ben artık mutlu oldum...
Unuttum yada pişman oldum değil söyediğim sadece senin adına mutlu oldum.
Kendim için artık huzur buldum...

"yüreklice düşün.
gir bu yola seve seve! iyi yaşamayı sonraya bırakan kimse
yolunda bir ırmakla karşılaşıp da akıp geçmesini bekleyen
köylüye benzer...
oysa ırmak hiç durmadan akıp gidecektir.''
Immanuel KANT

7 Mayıs 2009 Perşembe

pişman değilim:)

Geçer mi dedim acılar içtim...
Geçmezmiş anladım yeniden içtim:)
Senle yada sensiz yaşamayı seçtim...
Zor olsa da basitti aslında çözmek için denklemin...
Ben çözdüm, yeniden sıkıldım...
İnandıklarım yalanmış bıraktım...
Yaşadıklarımdan pişman olamadım...
Bıraktım beklemeyi yine sensizliği seçtim:)
En iyisinin bu olduğunu düşündüm senden de geçtim...
Gittin de ben senle de tektim:)

başına buyruk

Milk'i izliyorum sözde... Öylece ekrana bakıyorum insanlar geliyor geçiyor, konuşuyorlar vs. Fakat benim aklım tek bir şeyle meşgul olduğu için öyle mal gibi bakıyorum sadece tv'ye... Yazım hatası yapma isteği dolu içim kurabildiğimden de öte devrik cümleler yazsam belki geri gelir dinginliğim. Emek ne zor zanaatmiş. Çok büyük aşklar varmış herşeye göğüs gerebilen, bugün aldığım bir haber karşısında ürperdim. Titre ve kendine gel derdim ama hala kendime gelemedim... Biraz okudum aklım dağılsın diye onu da yapamadım... S

ezop fabl...

Bir inek, bir beygir, bir eşek, etrafa dağılıp insanların ne yaptıklarını öğrenmeye ve üç yıl sonra buluşmaya karar verirler... Her biri başka yöne gider.

Aradan üç uzun yıl geçtikten sonra buluşma yerine önce inek ve beygir gelir... İkisi de perişan bir halde, zayıflamış, dişleri dökülmüş, kamburları çıkmış, adeta çökmüştür.

Beygir merakla sorar: 'Nedir bu halin inek kardeş?'

İnek acıklı bir şekilde içini çekerek anlatır:

'Sorma beygir kardeş... Bu insanlar çok merhametsiz... Beni durmadan birbirlerine sattılar. Alan sütümü sağdı. Bir inek daha bulup onu yanıma koyarak bizi çifte koştular, aç bıraktılar. Canımı zor kurtardım be kardeş.'

Beygir de acı acı başını sallayarak anlatır:

'Ah, sorma... Benim de ağzıma bir demir parçası geçirdiler, ağzımı açamadım. Üzerime bindiler, ses çıkaramadım. Biri indi, öbürü bindi! Binmedikleri zamanlar zincire vurdular. Belim çöküp de onları taşıyamaz bir hale geldiğinde arkama kocaman bir araba bağladılar. Bu sefer birçoğunu yeniden taşımaya başladım. Ben onları taşıdıkça, daha hızlı gitmem için kırbaçladılar. Canımı zor kurtardım inek kardeş.'

İnek ve beygir böyle konuşurken uzaktan eşek görünür. Hayli neşelidir. Islık çala çala, taşlara tekme ata ata, hoplaya zıplaya gelir. Mutludur. Üstelik şişmanlamıştır. Tüyleri pırıl pırıl parlamakta, gözlerinin içi gülmektedir. Üzerinde lacivert takımlar vardır.

İnek ile beygir şaşırmış bir şekilde, 'Nedir bu halin? Neler oldu? Neden böyle zevkten dört köşesin?' diye sorarlar.

Eşek keyifli bir şekilde anlatır:

'Sizden ayrıldıktan sonra uzakta bir memlekete vardım. Birisi yukarı çıkmış bağırıyor, bağırdıkça insanlar onu alkışlıyordu. Ben de yüksekçe bir yere çıkıp bağırdım. Benim bağırmamı bilirsiniz, yeri göğü inletirim. Sesimi duyan benim yanıma koştu, duyan duymayana haber verdi, etrafım insanla doldu. Onlar geldikçe ben daha çok bağırdım. Haktan, hukuktan, refahtan, adaletten filan bahsettim...'

'Eee, sonra ne oldu?'

'Ne olacak beni başkan seçtiler!'

'Deme yahu.. Yani sen başkan mı oldun?'

'Evet... Bir şey yapmama gerek kalmadı. Ben bağırdıkça onlar 'Seninle gurur duyuyoruz' diye alkışladılar. Ben de yedim ve bağırdım, yedim ve bağırdım!'

'Pekiii, senin eşek olduğunu anlamadılar mı yahu?'

'Valla, yarısı anladı ama diğer yarısına anlatamadı!'

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Chaplin


Sıkıntıdan yine kendimi okumaya vermişken, chaplin hayranlığımdan onunla ilgili birşeyler okuyup bilgilerimi tazelemek istedim. Eski film tutkumdan mıdır, pandomim tutkumdan mıdır, Charlie Chaplin hep en üst düzeydir benim için sinemada. Hatta sırf bu yüzden Mr. Bean's Holiday'i inanılmaz bir önyargıyla uzun süre izlemeyi reddetmiş, kopyacı olduklarını iddia etmiştim.Çok da kötü sayılmazdı, benim holigan tepkilerimi haketmemişti hiç değilse...
Neyse bugün yaşamını okurken gözüme bir kaç önemli sözü takıldı. Yazmak istedim...


“Bana komünist dediler, oysa sadece hümanistim.”

” Ayrılığı mı anlatmak istiyorsunuz? Koca bir tren istasyonunu çekmeyi boş verin. İyi bir aktörün yüzüne düşen tren gölgesini çekin yeter. Bir volkanı mı anlatmak istiyorsunuz? Aktörün kaşığıyla fincanda çayı karıştırması yeter. Ben hep bunu yapmaya çalıştım. Beni ilgilendiren tek şey, kameramın aktörü anlatmasıydı...”

“Edindiğimiz bilgiler bizi alaycı yaptı; zekamızı ise katı ve acımasız. Çok düşünüyoruz ama az hissediyoruz.”

"Sinemada hareket sözden güçlüdür. Binlerce kelimeyle anlatamayacağınız şeyi tek bir hareketle anlatabilirsiniz. Söylemediklerinizi de seyirci kendi kafasının içinde işitmiştir zaten. Seyirci hüzünlü bir surat gördüğünde, bildiği bütün acı sözleri, hayatının bütün mutsuz anlarını o suratla özdeşleştirir. Bir şey söylemenize gerek kalmaz. Aynı şey bütün duygular için geçerlidir..."

Ve en etkilendiğimse doğruluğundan emin olamasakta son sözleri...

Ölüm döşeğinde çağrılan papazın "Tanrı ruhunu bağışlasın" sözleri üzerine, ünlü komedyen Chaplin'in son sözleri şunlar oldu:
"Neden olmasın? Her şeyin sahibi o..."

hayrola?

Hande Yener'in son albümünü dinliyorum günlerdir. Eskiden severdim şimdi zor da olsa alıştım tarzına yada sevmek zorunda kaldım evde 24 saat dinlenildiğinden. Ama asıl problemim bir insan nasıl bu kadar değişebilir? Bir kaç yıl öncesine kadar röportaj vermeye utanan kadın gay dostu olduğundan ve sürekli gay barda takıldığından sanırım bir özgüven kraliçesi haline geldi. Disco Kralı'nda izlediğim yatağın üstünde show yapan kadın "sana kırmızı çok yakışıyor" zamanından 1500 yıl ilerideydi.Albümün adı da bu yüzden "Hayrola" olsa gerek. Birçok çevre tarafından pek kabul görmese de bence olağanüstü bir değişim, sahnesine de geçen yıl tanık olduktan sonra şimdiki tarzı pek müzik zevkime uymasa da seviyorum Hande Yener'i ve yaptıklarını. Değişim güzeldir, herkes için gereklidir bence...ve bence şimdiye kadar yaptığı en güzel albüm bu. Sözler yanyana sohbet ediyormuşuz gibi olsa da güzel:)

"siz"
Ben basit bir insanım
İyiliğe inanıyorum
Ben yalnız bir insanım
Ve sizden korkuyorum
Devir sizin devriniz
O kadarını bilirim
Yolumdan biraz çıksam
Aranıza girebilirim
O yalan dünyanızın
Keyfini sürebilirim
Siz kimsiniz?
Ama kimsiniz?
Karanlık gibisiniz
Fanisiniz
Birdenbire tüm renklere bürünür gibisiniz
Zalimsiniz

yaz gelse...

Havalardan olsa gerek içim huzursuz, mutsuzum. Çocukluğumdaki gibi kapı arkasına saklanıp kimse beni görmesin,duymasın bende onlardan uzak olayım istiyorum. Kafam kaldırmıyo diyen yaşlıları giderek daha iyi anlıyorum. Ne zaman yaz gelicek? İncecik bluzlar giyip, parmak arası terliklerimizle ne zaman sokağa çıkıcaz?
Sıkıldım bu soğuklardan:(